Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), bireyin beyin gelişimindeki farklılıklardan kaynaklanan, doğuştan gelen nörogelişimsel bir durumdur. Bu durum, toplumsal/sosyal etkileşim ve iletişimde belirgin yetersizlikler ile davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerle karakterizedir.1 OSB'nin temel özelliklerinden biri, belirtilerin genellikle erken çocukluk döneminde, yani 3 yaşından önce ortaya çıkmasıdır. Bu belirtiler, toplumsal etkileşimde kullanılan dil veya sembolik/imgesel oyun becerilerindeki gecikmeler ya da olağandışı işlevsellik şeklinde kendini gösterebilir.1
Toplumda yaygın olarak bilinen bazı yanlışların aksine, OSB'nin travma, ebeveyn ilgisizliği veya aşılar gibi sonradan yaşanan olaylar ya da dış etkenler sonucu oluşmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.2 Bu, OSB'nin genetik ve çevresel etmenlerin etkileşimi sonucu gelişen, yaşam boyu süren bir nörogelişimsel farklılık olduğu anlamına gelir. Bu temel anlayış, OSB'li bireylere yönelik doğru destek ve müdahale yaklaşımlarının geliştirilmesi için kritik bir başlangıç noktasıdır.
"Spektrum" terimi, OSB'nin tek bir durum olmadığını, aksine bireyler arasında belirtilerin şiddeti, kombinasyonu ve işlevsellik düzeyleri açısından büyük farklılıklar gösteren geniş bir yelpazeyi kapsadığını ifade eder. Bu geniş yelpaze, otizmli her bireyin kendine özgü bir profile sahip olduğu anlamına gelir. Bu durum, yalnızca belirtilerin yoğunluğunun değil, aynı zamanda kendilerini dışa vurma biçimlerinin de bireyden bireye değiştiği anlamına gelir. Örneğin, bazı bireyler sosyal iletişimde ciddi zorluklar yaşarken, tekrarlayıcı davranışları daha az belirgin olabilir; diğerleri ise tam tersi bir profil sergileyebilir. Özellikle "yüksek işlevli" olarak adlandırılan bazı bireyler, sosyal beklentilere uyum sağlamak veya zorluklarını gizlemek için çaba gösterebilirler, bu da dışarıdan bakıldığında belirtilerin daha hafif veya farklı görünmesine neden olabilir.3 Bu durum, gözlemlenebilir belirtilerin her zaman bireyin içsel deneyimini veya yaşadığı zorlukların derecesini tam olarak yansıtmadığını gösterir.
OSB tanımının zaman içindeki tarihsel gelişimi, bu spektrum doğasının daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır:
DSM-V-TR'de belirtilen tanı kriterleri, OSB'nin iki ana belirti alanına odaklanır:
Bu alandaki zorluklar, bireyin sosyal ortamlarda diğer insanlarla etkileşim kurma ve sürdürme becerisini etkiler. Örnek olarak, normal olmayan sosyal yakınlaşma, diyalogu devam ettirmede güçlük, ilgi alanlarının veya duyguların karşılıklı paylaşımında yetersizlikler 1, zayıf göz teması, vücut dilinde anormallikler veya yüz ifadelerini kullanmada zorluklar 1, hayali oyunları paylaşmada veya arkadaşlık kurmada güçlükler görülebilir.1 Hatta bazı durumlarda, karşılıklı gülümsemenin olmaması veya ismine tutarlı olarak bakmama gibi erken belirtiler fark edilebilir.4 Bu temel sosyal iletişim zorlukları, bireyin yaşam boyu farklı şekillerde kendini gösterebilir. Çocuklukta belirgin olan dil gecikmeleri yetişkinlikte azalabilirken, sosyal ipuçlarını anlama, imaları kavrama veya karşılıklı sohbeti sürdürme gibi daha incelikli sosyal iletişim becerilerindeki zorluklar devam edebilir.4 Bu durum, yetişkinlerde tanının zorlaşmasına ve belirtilerin bazen depresyon veya anksiyete gibi başka durumlarla karıştırılmasına yol açabilir.3 Bu belirtilerin yaşam boyu devam eden ancak değişen doğası, sürekli ve yaşa uygun desteklerin önemini ortaya koymaktadır.
Bu kategori, bireyin davranışlarında esnek olmama, belirli rutinlere aşırı bağlılık veya belirli ilgi alanlarına yoğunlaşma eğilimini kapsar. Örnekler arasında stereotipik veya yineleyici konuşma, motor hareketler (örn. sallanma) veya nesne kullanımı 1, rutinlere aşırı bağlılık veya değişime karşı aşırı direnç (örn. aynı yola veya yemeğe ısrar etme, ufak değişikliklere aşırı stres) 1, yoğunluk ve odaklanma bakımından anormal, fiks ve sınırlı ilgi alanları 1, ve duyusal girdilere karşı aşırı veya az tepki verme (örn. acıya/ısıya kayıtsızlık, belirli seslere veya yüzeylere farklı tepkiler, nesneleri aşırı koklama/dokunma) 1 yer alır. Bu davranış örüntüleri de zaman içinde farklılaşabilir; örneğin, çocukluktaki belirgin stereotipik hareketler yetişkinlikte yerini aynılıkta ısrar, ritüeller veya kompülsif davranışlara bırakabilir.4 Bu davranışsal esneklik eksikliği, bireyin günlük yaşamda planlama yapma, organize olma veya beklenmedik değişikliklere uyum sağlama becerilerini ciddi şekilde etkileyebilir.6
Otizm Spektrum Bozukluğu'nun karmaşık ve heterojen yapısı, her bireyin kendine özgü bir profil sergilediğini açıkça göstermektedir. Bu nedenle, tanı ve destek yaklaşımları bireyselleştirilmelidir. Erken tanı ve müdahalenin önemi büyük olsa da, tanının her yaşta konulabileceği ve OSB'nin yaşam boyu süren bir durum olduğu unutulmamalıdır.2 Kapsayıcı bir bakış açısı, otizmli bireylerin toplumda tam potansiyellerine ulaşmalarını desteklemek için elzemdir. Bu, sadece belirtileri tanımakla kalmayıp, bireyin güçlü yönlerini keşfetmeyi ve yaşamın her aşamasında değişen ihtiyaçlarına uygun destek sağlamayı gerektirir.